

Türk toplumu sözlü kültürün baskın olduğu bir toplum. Genellikle dinleriz ve konuşuruz, ama maalesef pek fazla okumayız ve yazmayız.
Türkiye son yıllarda hızlı bir şekilde zenginleşti. Maddi anlamda yaşam kalitemiz özellikle son 20 yılda ciddi şekilde arttı. Özellikle İstanbul ve büyükşehirler bunu daha fazla hissetti, yaşadı.
Baş döndürücü bir değişim yaşıyoruz, her şeye çabuk alışıyor-çabuk bıkıyoruz. İşte en önemli sorunda burada gündeme geliyor.
Maddi hayatımızdaki hızlı değişime manevi hayatımız-kültür hayatımız neden uyum sağlayamıyor ?
Belediye hizmetleri açısından, kent mimarisi açısından Avrupa'nın tüm şehirleri ile yarışacak şehirlerimiz var artık bizim. Fiziksel anlamda modernleşmek, batılılaşmak, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak artık bizim önceliğimiz değil.
Türkiye'nin ve özellikle de İstanbul'un bir numaralı sorunu insan kalitesi olmalı.
İstanbul’da, şehir kültürü, nezaket, saygı, görgü, kural, usul gibi kavramlardan uzak ne kadar çok insan var,
• Gürültü yapan,
• apartman kurallarına uymayan,
• sokakları kirleten,
• parklarda aileleri rahatsız edecek şekilde davranan,
• toplu taşıma araçlarında kurallara uymayan,
• trafikte keyfi davranan
• başka insanların ve doğadaki canlıların da en az kendisi kadar hakları olduğundan habersiz,
• konu ne olursa olsun verdiği söze, randevuya sadık kalmayan bundan ötürü de herhangi bir rahatsızlık duymayan,
• başka insanları kandırmayı, aldatmayı, onların sırtından geçinmeyi, haklarını gasp etmeyi 'akıllılık', 'uyanıklık', 'iş bilirlik' olarak ortaya koyan,
• yalan söylemeyi, başkalarını karalamayı, hakaret etmeyi, küçük düşürmeyi, iftira atmayı, küfür etmeyi normal bir insan davranışıymış gibi değerlendiren
bir " sürü" insan var yaşadığımız şehirde.
Peki neden?
İnsan kalitemiz neden düşük?
Şehirlerimiz gelişiyor, kültür hayatımız neden gelişmiyor ?
Malum insan ya Allah'tan korkar ya kurallardan ve yasalardan.
İnsanımız Allah' tan korkmuyorsa Müslüman kalitemizde problem var demektir, yasalardan ve kurallardan korkmuyorsa ya vatandaşlık kalitemiz yetersiz ya da yasalar yetersiz demektir.
Daha vahim olan sorun şudur ki, yaşadığımız şehirdeki insanların çoğu davranışlarındaki hataların farkında değiller.
İnsanlarımız şehir kültüründen habersizler, Neyin doğru olduğunu bilmiyorlar.
Medeniyet, şehir, kültür, kalite, nezaket, görgü gibi kavramları sadece duymuşlar. Bu kavramların yaşanması gerektiğinin, içselleştirilmesi gerektiğinin farkında bile değiller galiba.
İnsanımızın bu hali bir sebep mi yoksa bir sonuç mu ?
“Modern hayat”a ne kadar çok kurban verdik desek ve eklesek,
• büyükşehirde yitip gitmeme adına geldikleri kır-köy kültürünü halen devam ettirmeye çalışanlar
• memleket derneklerinin İstanbul'da ısrarla kendi memleket kültürlerini yaşatma sevdaları
• kabalık, aşiret kültürü, silah, çete, hakkını kendi kendine arama gibi kavramları ısrarla işleyen televizyon dizilerinin etkisinde olanlar
• televizyonların, özellikle ana haber bültenlerinin gençleri parkta, otobüste, metroda, kamuya açık her yerde özgürleştirme sevdalarının kurbanı. Onlara karışanları gericilikle, özgürlük karşıtlığı ile suçlamaları
• Milli eğitimde disiplin cezalarının ve sınıfta kalmanın kalkması, öğretmen ve idarecilerin öğrencilere ne okulda ne okul dışında hiçbir şekilde müdahale edememeleri…
• "Özgür" ve usul bilmez, sınır bilmez yeni modern gençlik...
• hürmeti, kitabı, sanatı, görgüyü öğretmeyi ikinci plana atan ve sadece fabrikalara, mesleklere eleman yetiştiren eğitim sistemimiz
• Ve anlamını ve özelliğini yitiren "mahalle" kurbanları
Toplum mühendislerinin son devir kurgularından "mahalle baskısı". Baskıcı ve kendini elit olarak gören bir azınlığın özgürlük adına, ötekileştirdiklerini dışlama adına dört elle sarıldıkları yeni kavram. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" düşüncesinin fiiliyata dönüştüğü bir dayanışma mekânı olan mahalleden, kimsenin aidiyet duygusu hissetmediği, mensubu olmakla iftihar etmediği bir sahipsiz mekân olan ve fakirlerle, dindarlarla, taşralılarla özdeşleştirilen bir asabiyyet mekânı haline gelen mahalleye geçiş yaptık biz.
Ama galiba en önemlisi insanların önlerinde doğru örnekler yok. Model olarak ortaya konan kişilerin çok büyük bir kısmı aslında çok kötü örnekler
Kimsenin kimseye karışmadığı, karışamadığı ruhunu ve işlevini yitirmiş yeni modern mekanlarımız var artık bizim.
Ve en önemli mesele. Televizyon ve internet. Futbol, yarışmalar ve diziler. Modern hayatın en önemli silahları. Algı dünyamızı yönetiyorlar. Bir ömrü televizyon karşısında tüketen milyonlar var bu şehirde.
…
Şikayet etmek, eleştirmek kolay.
İnsanın kaliteli yetişmesi için, aile terbiyesi, sosyal ve kültürel yaşantısı, çevre etkisi ve aldığı eğitimin payları çok büyük.
Şehir kültürüne sahip olmak bir süreçtir.
Bu süreç için kamu kurumlarına, belediyelere, STK’lara ve bu konuyu dert eden herkese görev düşüyor.
İnsan, şehir ve kültür kavramlarını dert eden herkese selam ve muhabbetle...